27 Ekim 2014 Pazartesi

Nerede kalınır? Ne yenir? Nereler gezilir? EDİRNE

Güzel şehir EDİRNE....

Nasıl güzel bir huzur verdi, nasıl hoş bir tat bıraktı kalbimizde..
Bu şehre girerken mutlu oluyor insan.. yadırgamıyor.. yabancılamıyor.. İlk defa değilde hep gider ziyaret eder gezermiş gibi.. Biz çok sevdik seni EDİRNE :)

İstanbul'dan sabah yola çıktık saat 8 gibi. Kendi aracımızla gittik. Yollar güzel ve pazar günü olmasına rağmen oldukça tenhaydı. 3 saatte vardık Edirne'ye. Girerken bir müze dikkatimizi çekti (sağlık müzesi). Dönüşte uğramaya karar verip merkeze yöneldik. Herhangi birine Selimiye camiiyi sorsanız ki herkes gerçekten çok cana yakın ve yardım sever, civarında özel otopark mevcut. Aracı bırakıp  hemen camiye geçtik. Camiye girişindeki müze dikkatimizi çekti. Hemen girdik(müze kart geçerli ya da maximum kart). Küçük ama çok güzel bir müze. birkaç fotoğraf paylaşayım hemen..
Mimar Sinan çok gerçekçiydi.. Bayıldım.. Eski Kur'an, dokumacılık, silahlar, takılar ve en etkileyici olanı da üzerinde hala kan lelekeleri bulunan sancaktı. Kırkpınar yağlı güreşçilerinin (çook eski) fotoğraflarının bulunduğu bir oda da vardı..Buram buram tarih kokan bir müze..

Çıkış hemen Selimiye Camii nin bahçesine geçmenizi sağlıyor. Muhteşem bir cami. Esasında daha çok vakit geçirip inceleyip araştırmak isterdim. Biz genel olarak görüntüsünde büyülendik ama kimbilir neler gizli bilemediğimiz. Gerçekten büyüleyici..

                                                                                                                                      
Camide dualarımızı ettikten sonra karnımızda hafif acıkmaya başlamışken, meşhur arasta çarşısını gezip yemek faslına bi çabuk geçmek istedik :) bi dolu hediyelik eşyalar vardı.. Biz her zamanki gibi şehir magnetimizi aldık. Yanında Edirneye has aynalı süpürge magnetini de aldık.Nedir diye sorduk.. gelinler içinmiş..Süpürgenin üzerindeki ayna ile temizlik yaparken kayınvalidelerini gözetlerlermiş:) Bir de cennet kokusu diye ismi olan küçük sabuna benzer kokulardan aldık. ilginçti kokusu.. Farklı ..Tavsiye ederim.. Eğer hediyelik bir şeyler almak isterseniz sepet içinde meyve şekilli sabunlar çok hoş. Oldukça da uygun fiyatları. 3 tanesi 10 lira idi sanırım.
Ve işteo müthiş an.. YEMEEEK... CİĞEEER.... :)
Şunu belirtmek isterim ciğeri hiç ama hiç sevmem ve yemem. Eşimin zorlaması ve ciğere benzemediğini anlatabilmek için ettiği yeminler ile edirne ciğerinin tadına bakmıştım bi restaurantta. Tabi Edirnede değildi. Beğenmiştim.. Hatta baya beğenmiştim.. Şimdi asıl yerinde yiyecek olmanın verdiği heyecan müthişti :)
Çok meşhur ve güzel olduğunu duyduğumuz CİĞERCİ NİYAZİ USTAyı aramaya koyulduk. Hemen arastanın çıkışıymış, kolay ulaştık :) Önemli bir uyarı; burada yalnızca ciğer var..Bizim bir arkadaşımız daha vardı yanımızda, ne kadar ısrar etsek de ikna edemedik ciğer yemeye.. İlk önce başka bir şeyler bulup biz ciğer yemeye öyle geçecektik ki; Ciğerci Niyazi Usta çalışanları eğer ciğer yemeyecek kişi bir kişi ise dışardan köfte söyleyebileceklerini söylediler. Bu fikre bayıldık çünkü hep beraber yemek yiyebilecektik.. Ciğerleri sipariş ederken bir de ne göreyim; TRİLİÇEEEEEEE :) evet bu müthiş, harika, muthemeşem,acayip bir tatlı.. Galiba ciğerden daha çok tatlıya sevindim. Traliçe 3 farklı sütten (koyun,keçi,manda) yapılan bir tatlı.. Enfes bir tatlı... Ciğer de tatlı da çok güzeldi.. Mutlaka bulun niyazi ustayı..Buyrun fotoğrafları :)
Yemek sonrası camileri gezmeye devam ettik. İlk önce ESKİ CAMİ ye gittik. Yürüyerek.. Her yer çok yakın birbirine.. Eski camide kabenin duvarından bir taş muhafaza ediliyormuş. ve oradaki bir bölümde kılınan namazlarda edilen dualar geri çevrilmezmiş.Biz dua edemedik.. Taşı da göremedim maalesef :(
ESKİ CAMİ sonrası ÜÇ ŞEREFELİ CAMİye gittik. Minareler çok farklı..Farklı motiflerde..Nasıl yapılmıştır acaba demekten alıkoyamıyor insan kendini.. 
Herkesin bahsettiği Meriç e inme vakti geldi.
Yürümek istedik, uzak olur dediler. Yol üstünde faytonlar var. Hem ulaşımı sağlıyorlar hem de tur yapıyorlar. Fiyatları farklı. Kısa tur 30 , uzun tur 45 tl idi sanırım. Ama tam hatırlayamıyorum :/ Biz ilk önce HASAN SEZAİ TÜRBESİ ne gitmek istedik. o civardaydı.. Faytoncu amca telefon numarasını verdi. Türbe çıkışı bizi alacak Karaağaca indirecekti. Tam türbe köşesini dönecekken tam ortada bir sürü bisiklet gördük. Bisiklet kiralama alanıydı. Alabildiğine bisiklet.. Bisiklet kiralayıp Meriç e iniliyormuş. Türbeyi es geçerek hemen bisiklet kiraladık ve Karağaca doğru gitmeye başladık. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Sakın bisiklet kiralamayın..Yürüyün, taksiye binin, fayton tutun ama bisiklet ile inmeyin!!! 
Birincisi yol çok dar özellikle köprü üstleri. Arabalarda köprüleri kullanıyor ve ancak iki araba sığabilecek genişlikte. Müthiş stres oluyorsunuz çünkü siz köprünün üzerindeyken arkanızdan gelen araçlar sizi beklemek zorunda ve muhtemelen hoş şeyler söylemiyorlardır o korna gürültülerinde :S
İkincisi yollar arnavut kaldırımı ya da onun gibi ve birazda bozuk. Canınız gerçekten çok yanıyor.
Üçüncüsü bisikletçileri kötülemek istemem ama verdikleri bisikletlerin % 80 i bozuk oluyormuş ki bir tanesi de bize denk geldi. Bildiğin eziyet..Bisiklet taşıyoruz elimizde. LOZAN ANITIna kadar elimizde taşıdık bisikletleri.İçeri bisikletlerle giremiyorsunuz. Girişte GAZİ amca var(kendini öyle tanıttı bize),tekerlekli sandalyede..Giderseniz ve yine de bisiklete binerseniz lütfen bisikletlerinizi ona emanet edin..Hayatta artık tek işe yaradığı konunun bu olduğunu düşünüyor..Çok üzücüydü ama bir o kadar tatlı ve iyi bir amcaydı..Lozan Anıtının orada ki tren fotoğraf için güzel bir alan.. E tabi o uzun yolu elimizde bisiklet ile dönemeyeceğimiz için ben bozuk bisiklet ile taksiye binerek kiralanan yere gidip bizimkileri bekledim. bisikletlerden kurtulup arabamıza gitmeye karar verdik. Çünkü baya bir zaman kaybetmiştik. Tabi çok çok önemli bir şeye sıra geldi. Keçecizadeden kavala kurabiyesi almak :) Yol üzerinde birkaç tane dükkana rastlıyorsunuz. Hepsi aynı. Herhangi birinden alabilirsiniz.. Müthiiiiişşşşşş.. Sakın almadan dönmeyin..Badem ezmesi de başarılı..
Arabayı alıp türbeye gitmek istedik.. HASAN SEZAİ TÜRBESİ bizi çok etkiledi..Atmosferi bambaşka..Harika..
Girişteki müzeye gitmeye karar verdik ancak ilk önce aramak istedik kaça kadar açık olduğunu öğrenmek için.. son ziyaretçi 17:00 da alınıyormuş. Yetişmemiz imkansızdı. Ama o kadar çok kişi bahsetti ki.. Zamanında buradaki tedavi şekli müzik, su sesi ve güzel kokularla yapılırmış. Kesinlikle görülmesi gereken bir yermiş ama biz yetişemedik. Sonrasında aslında çok da sevindik çünkü edirneye tekrar gelmek için önemli bir bahanemiz oldu :)
Madem müzeye yetişemedik ki size tavsiyem ilk önce müzeleri gezmeniz,sonrasında camilere ve Karaağaca inmeniz; o zaman dedik Meriçin keyfini sürelim.. İyi ki de demişiz.. O nasıl güzel manzara.. O ne tatlı bir huzur..

    LALEZARa gittik bu manzara için.. Kahvesi de güzeldi manzarası da..
Edirne gerçekten bambaşka bir şehir.. Gidin.. En kısa zamanda..
Yine tadı damağımızda kalan bir şehir daha...